Blog,  Kültür-Sanat,  Yazılar

“Mümkün Dünyalar” Ankara Prömiyeri

Mümkün Dünyalar isimli, ödüllü bir tiyatro oyununa davetliydim. Ankara’da Flanör Sahne’de gerçekleşen prömiyere katılıp oyunu seyrettim ve yorumlarımı sizler için yazdım. Yazarken biraz zorlandım doğrusu. İşte tüm çıplaklığı ile yorumlarım; hazır mısınız?

Ülkü Oktay tarafından kaleme alınan oyunun yönetmenliğini Cemil Cahit Selimoğlu yapmış. Oyuncular ise DT sanatçıları Orkide Çivicioğlu ve Özlem Millici ile alaylı oyuncular Mahir Berkan Varol ve Deniz Yıldırım… Oyun 90 dakika ve tek perde olarak sahneleniyor.

Bir otelin restoranında başlıyor hikaye. Hakan ve Nihal çiftini kendi özel hayatlarına dair tartışmalarını izlerken tanıyoruz. Mahir B. Varol tarafından canlandırılan Hakan karakterinin olumsuz özellikleri ilk dakikadan seyirciye geçiyor; çok eleştirel ve üst perdeden konuşan bir karakter. Özlem Millici’nin canlandırdığı Nihal de eşinin suyuna giden, hayatı seven bir karakter olarak geliyor karşımıza. Bir de Meliha var, Nihal’in annesi. Meliha, tecrübeli oyuncu Orkide Çivicioğlu tarafından canlandırılıyor. 24 yıl hapis cezası çekmiş bir kadın Meliha karakteri. Ama öyle bir yazılmış ve yönetilmiş ki oyun, Meliha sanki 24 yıl hapis yatmamış da 24 yıl Beverly Hills’de jet-set içinde yaşayıp gelmiş! Bir de Deniz Yıldırım var, garson karakteri, ondan ayrıca bahsedeceğim… Oyun başlıyor ve bitiyor. Oyundan sonra oyuncular ile sohbet ederken ilk dile getirdiğim yorumumu paylaşıyorum; bu güzel oyuncu kadrosu sanki biraz metnin kurbanı olmuş…

Metin Hakkında

Oyunla ilgili ilk eleştirim metnin uzunluğu. Bu metinden 72 bölüm TV dizisi çıkar ve inanın çok da tutar. Öte yandan tiyatro sahnesi için bence “aşırı” uzun. Neden iki perde oynanmadı sorusu akla gelebilir, fakat ikiye bölünebilecek bir akış yok. Yani kompozisyon biraz karmaşık. Naçizane düşüncem, oyun mutlaka 60 dakikaya düşürülmeli. Dediğim gibi, bir dizi senaryosu olarak süper, öte yandan tiyatro metni olarak ele alınacaksa yönetmen eline usturayı almalı ve epeyce bir “bypass” gerçekleştirmeli.

Ayrıca gerçekçilikten uzak karakter detayları yeniden ele alınabilir. Örneğin, 24 yıl hapis yatan Meliha, nasıl oluyor da hapisten çıktığı anda ultra şık, mega görgülü, hiper bilgili şekilde hayata karışıyor? Keşke hapisten çıkalı 3 yıl gibi bir süre geçtikten sonra kızıyla buluşmaya gelmiş olsaydı, daha tutarlı olabilirdi. Hakan ve Nihal beş yıl önce evlenmişler; hem de Türkiye’de; ama evlendirme dairesi nüfus kayıt örneklerini istememiş olacak ki Hakan, eşinin aile üyeleri hakkında en ufak fikir sahibi değil. Hem de Hakan karakteri ince eleyen sık dokuyan, garantici ve titiz bir karakter olmasına rağmen. Bu gibi tutarsızlıklar rahatsız ediciydi, bence iyileştirilmeli.

Seyirciye çok fazla sayısal veri veriliyor. Anladığım kadarıyla senaryo yazılırken doğaçlama bir yazımdan ziyade profesyonel senaryo yazım teknikleri uygulanmış, bunu tebrik ediyorum. Fakat göz ardı edilen şu, detaylar seyirciye kısa, öz ve sade bir anlatımla verilmezse, tutarlı olacakken karmaşıklaşabilir. 24 yıl hapis,  hapse girdiğinde kız 8 yaşındaydı, 3 yıl önce babası, 2 yıl önce X, 5 yıl önce Y gibi sürekli bir sayısal ispat çabası ile doluydu konuşmalar. Bunlar da sadeleştirilmeli düşüncesindeyim.

Oyuncu Performansları

DT sanatçıları Özlem Millici ve Orkide Çivicioğlu, teknik bilgileri, tecrübeleri ve kendi yorumları ile oyunun yükünü epeyle sırtlamışlardı. Zaten ikisi de çok güzel, zarif ve yetenekli hanımlar. Emeklerine sağlık. Mahir B. Varol çok canlı, heyecanlı ve hevesli bir genç adam. Minicik bir öneri olarak, artikülasyon ve tonlama çalışırsa ses rengini çok daha verimli kullanacağını düşünüyorum. Sahneye yakışan biri; kendisi de bunun epeyce farkında…

Gelelim Deniz Yıldırım’a. Garson Deniz karakteri çoğu izleyici tarafından önemsiz bir karakter gibi yorumlanabilir. Ama unutmayın ki sözsüz oyunculuk çok zordur! Deniz Yıldırım oyun boyunca hiç şaşmadan görevini yerine getirdi ve en önemlisi oyunun kapanışını çok sakin, profesyonel şekilde gerçekleştirdi! Sevimli mimikleri sade beden diliyle birleşince seyirciye güven veren bir karakter ortaya koymuş oldu. Bence Deniz Yıldırım tiyatroda çok başarılı olacak.

Tüm oyuncuların eline, emeğine sağlık. Hepsini ayrı ayrı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

Seyirci Hakkında

Lütfen kimse alınmasın, darılmasın. Seyirci biraz hüsrandı… Salondaki seyirci komik olması gereken esprilerin hiç birine gülmedi. Tabi burada metnin payı çok büyüktü, uzun olduğu için espiriler kaynadı gitti, geçmedi seyirciye. Diğer yandan son çeyrekte dram dolu bir sahne var, Hakan Nihal’e soruyor, “Sen kimsin Nihal?”. Duygu yüklü bu sahnede salon nedense kahkaha attı! Güler misin ağlar mısın. Bazen hınca hınç dolu bir salondansa, rafine beş on seyircinin olduğu bir salon çok daha iyi olabilir diye düşünüyorum. Prömiyer gecesi seyircisi benden geçer not alamadı…

Afiş ve Diğer Teknik Detaylar

Afiş Tasarım, Onur Gürsoy’a ait. Kanaatimce yeniden düzenlense fena olmaz. Belki de oyunun en temel metaforu “tahtakurusu” görsel olarak kullanılsa çok daha ilgili ve şık bir afiş olabilir! Müzik ve Efekt Düzenleme, Necip Ahıshalıoğlu ile Erkan Özcan Özen’e ait. Yeterliydi bence. Herkesin eline emeğine sağlık.

Sonuç

Oyun takvimini mutlaka takip edin ve mutlaka seyredin. Sanatı ve sanatçıyı daima destekleyelim ki tiyatro hep var olsun! Yaşasın sanat!

Sevgiler.

Göksel Aksel

 

 

Bir cevap yazın