Blog,  Göksel'den Hashtag,  Haberler,  Yazılar

Göksel’den Hashtag: Paris Olimpiyatları ve Sembolizm

Paris Olimpiyatlarının açılış etkinliği tüm dünyada oldukça ses getirdi. Hristiyanlık inancında önemli bir yere sahip olan Hz İsa’nın son akşam yemeğini konu alan tablolar arasında en ünlüsü Da Vinci tarafından 15.yy’da resmedilen tablondur. Paris Olimpiyatları’nın açışında bu tablo yeniden canlandırıldı! Ama ne canlandırılmak! Hristiyan olmasam da bir kitlenin inancına bu denli hakaret çok fazla. Ayrıca bence olayın arkasındaki sembolizm sanılandan daha derin anlamlar taşıyor…

Olimpiyat Oyunları antik çağlardan beri düzenleniyor olsa da resmi kayıt altına alınarak ülkelerarası bir etkinliğe dönüşmesi, yani modern dünyada yer edinmesi 1800’lere dayanıyor. Dört yılda bir düzenlenen müsabakalara her yıl farklı bir ülke ev sahipliği yapıyor. Fransa 2024 Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yaparken günümüze ve geleceğe dair korkunç gerçekleri derin bir sembolizm ile tüm dünyaya duyurmuş mu oldu? Yoksa sadece dikkat mi çekmeye çalıştılar?

Tarihte pek çok sanatçı halka bir mesaj vermek için sembolizmi kullanmıştır. Leonardo Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği eserinde gizli olan gerek dini gerek sosyal çok fazla metafor olduğu söylenir, araştırmalara konu olur. Paris Olimpiyatları’nın açılışında gerçekleştirilen etkinlikleri de ideolojik olarak analiz ettiğimizde korkunç gerçeklerle karşılaşıyoruz bence.

LGBT Bireyler Peygamber ve Tanrı Olarak Sunuldu!

Açılışta bir grup “Drag Queen” Son Akşam Yemeği tablosunu canlandırdı. Drag Queen nedir? Kısaca şov yapan travestilere Drag Queen deniyor.  Ama son zamanlarda o kadar anlamlar yüklendi ki, tanımı biraz daha açmam gerekecek. Kendi biyolojik cinsel kimliğini büyük ölçüde inkar eden, cinsel yönelimini, tercihlerini vurgulayacak şekilde abartılı kıyafetler giyerek, sıra dışı beden dili, konuşma dili ve abartılı davranışları ile kendini ifade etmeyi tercih eden kişilere Drag Queen deniyor. Drag Queen ekibi ile etkinliğin gerçekleştirilmesinin çokça tepki almasının normal olduğunu düşünüyorum. Neden mi?

Bence en başta şu mesajı veriyor, “tüm inançlarınızı kökünden değiştiriyoruz, tüm yaşamınızı kökünden değiştiriyoruz ve artık kitleler bize (yani LGBT bireylere) tapıyor”. Ne yazık ki haklılar. Olimpiyat Oyunları binlerce yıl boyunca kitleleri yönetmek için kullanılan, bilinen en eski silahtır diyebiliriz. Uzun yıllar toksik bir erilliği dayatan sistem için üzerine düşeni hakkıyla yapan olimpiyat oyunları (ve benzeri tüm stadyum oyunları), toplumların bölünmesine, kadının dışlanmasına, etnik ayrımcılığa, kirli siyasete, doğa katliamına ve benzeri sayısız kötülüğe çanak tutmuştur bence. İnsanları uyuşturmanın, insanları kör etmenin, tepkisiz kılmanın, birbiriyle karşı karşıya getirmenin ve gerçek toplumsal olaylara sırt çevirmenin bir numaralı yoludur stadyum oyunları. Nitekim yıllarca erkek egemenliğini destekleyen bir sistem nasıl ve neden artık LGBT’yi dayatıyor? Sizce normal mi?

Evet, Paris Olimpiyatlarının açılışındaki ilk mesaj yeni dünya düzeni oldu diye düşünüyorum. Bu düzen tehlikeli, ben merkezci, toplumsal ahlaktan uzak, etik değerleri kökten değişmiş, kooperatif yaşama tamamen karşı, doğaya ve doğal dengeye düşman bir düzen.

Mahşerin Dört Atlısı ve Ölüm!

Diğer mesajlara bakacak olursak, ortalıkta süzülen metalik at ve Eyfel kulesi etrafına yerleştirilen kanatlar ile devam edebiliriz. Kanatlara doğru açıdan baktığınızda “Süvari”nin atının kanatları gibi görünüyor. Ortalıkta uçar gibi süzülen bu at sembolü bana göre hiç masum değil. Mahşerin Dört Atlısı‘nı duymuşsunuzdur. Mahşerin Dört Atlısı, Hristiyan inancında Kıyamet Alameti olarak ortaya çıkacağına inanılan dört atlıdır. Yeni Ahit’teki –Vahiy Kitabı olarak da bilinen- Apokalips bölümüne göre, Kıyamet felaketlerini getirecek olan yedi mühür açıldığında Mahşerin Dört Atlısı ortaya çıkacaktır. Bazı yorumlara göre beyaz at ve binicisi Hz İsa’yı (ya da Deccal’i), kızıl at ve binicisi kan ve savaşı, siyah at ve binicisi kıtlığı, soluk renkli at ve binicisi ise salgın hastalıkları ve ölümü sembolize eder. İşte Paris’teki etkinlikte dolaşan at da Solgun At, yani Mahşerin Dört Atlısı’ndan Salgın ve Ölüm’ün atı. Üzerindeki kişi ise ölümün ta kendisi.

Daha da kötüsü, kareografide tüm dünya milletlerinin bayraklarını taşıyan bir grup bu atı takip ediyor. En sonunda Ölüm, atından iniyor ve bu milletlerin elinden aldığı bir şeyi (ne olduğu belli değil ama tüm bayrakların toplamını sembolize ettiği düşünülebilir) kucağına alıyor ve merdivenlerden yukarıya taşıyor. Bilin bakalım sonu olmayan duvarda ne asılı? Devasa bir boğa başı. Salgın ve Ölüm dünya milletlerini toplayıp boğaya veriyor. Yeni ama tam olarak nasıl olduğu belli olmayan bir başlangıca teslim ediliyor.

Uyuşturan Her Şeyi Kullanıyorlar mı?

Üçüncü ve son analiz olarak, çıplaklık kostümü ile dikkat çeken, meyve tabağında gelen ve Nu (çıplaklık) isimli şarkıyı söyleyen şarkıcıyı inceleyelim. Aslında en açık sembollerden biriydi bence. Antik Yunan tanrılarından Dionysos’u canlandıran şarkıcı vasıtası ile ne anlatılmak istenmiş olabilir? Dionysos, Antik Yunan mitolojisinde şarabın, neşenin, çılgınca sevişmenin ve uyuşturucu maddelerin tanrısı olarak bilinir. Zeus ve ölümlü bir kadın olan Semele’nin oğlu olduğu için ölümsüzler ve ölümlüler arasındaki bağları temsil eder.

Bence işin özeti şu, içinde bulunduğumuz 4 yıllık süreçte, açlık, kıtlık ve salgınlar tüm milletleri vuracak. Fakat halklar LGBT gibi, sınırsız eğlence gibi, lüks ve haz gibi konular ile o kadar meşgul olacak ki başlarına gelen felaketleri asla anlamayacak. Bu süreçte yok olan medeniyetler, oluşan barbar toplumlar ve yükselen bambaşka toplumlar görülecek fikrindeyim…

Yazımı okuyanlar arasında toplumda söz sahibi güçlü biri varsa, lütfen ülkemizin ve milletimizin geleceği için, tarımı ve haycancılığı destekleyen, denizlerimizi, akarsularımızı, kaynak sularımızı koruyan ve geliştiren, eğitim sistemimizi “Köy Enstitüleri” mantığına yeniden adapte eden projeler yapın. Bu sözlerimi lütfen yayın…

Sevgiler…

Göksel Aksel

Bir cevap yazın