Nedir Bu Nöroplastisite?
Son zamanlarda sıkça duyar olduğumuz bir kavram nöroplastisite. Peki aslında nedir ve hakkında yapılan çalışmalar nelerdir? Sizler için derledim.
Yunancadaki “plaistikos” terimine dayanmakta olan nöroplastisite kavramı, şekillendirmek, biçim vermek anlamında kullanılmaktadır. İnsan vücudu özelinde ise, merkezi sinir sisteminin çevresel değişimlere karşı uyum gösterebilme yeteneğini ifade etmektedir. Biraz daha açacak olursak, insan beynindeki nöronların ve nöronlar arasındaki bağlantı noktalarının, yani sinapsaların vücudun içinden ya da dışından gelen uyaranlara bağlı olarak oluşturdukları işlevsel ve yapısal değişikliklerdir ( Rakic, 1985a: s.1054-1056). Daha özet bir tanımla, beyin hücrelerinin değişim gösterebilme yetisine nöroplastisite diyebiliriz.
Nöroplastisite terimi ilk olarak yaklaşık 120 yıl önce ortaya atılmıştır ve günümüzde hızla yükselen bir ilgiye mazhar olmuştur. Genel olarak nöroplastisite alanında yapılan çalışmaların temel amacı hafızanın daha güçlü hale getirilebilmesidir, bir bakıma beyin hastalıklarının tedavi edilebilmesidir (Rakic, 1985b: s.193-211). Nöronlar iç ya da dış etkilerle harekete geçip, farklı nöronları uyarıp, onlarda plastik dönüşümlerin oluşmasını sağlarlar. Çocukluk döneminde yapılan farklı ve yeni aktivitelerin nöroplastisiteyi çok daha fazla etkilediği ve çocukluk yaşlarında müzik gibi farklı becerilere yönlendirilen çocukların beyinlerinin motor ve işletme bölgelerindeki gelişmelerin diğer çocuklara oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir (Rakic, 1985b: s.193-211). Bazı çalışmalar insan beyninin doğum öncesinden erişkinliğe kadar olan süreçte daha fazla geliştiğini göstermektedir. Bu sebeple 6 yaşına kadar sinapslar daha fazla oluşmaktadır. 14 yaşından sonra sinapslar hızla azalmaya başlar ve ileri yaşlarda artarak devam eder ( Stahl, 2000).
Gençler Doğa ile Etkileşime Geçsin!
Gençlerin beyinlerindeki sinaptik bağlantı sayıları, yetişkinlere oranla yüzde elli daha fazladır. Bu nedenle gençler beyin alıştırmaları konusunda yetişkinlerden daha hızlıdırlar. Ergenlik döneminde yaşanan yapısal değişimler sonucunda hem nöron sayılarında hem de sinaptik bağlantı sayılarında azalmalar yaşanmaktadır. Çünkü, zayıf olunan alanlar üzerinde çalışılmazsa, buna bağlı olarak kullanılmayan yapıların kendini yok eder. Bu sebeple her bireyin beyin-temelli değerlendirmelerinin yapılması ve buna göre eğitilmesi üniversite öncesi ve sonrası eğitim hayatı için büyük önem taşımaktadır (Doıdge, 2009: s.265).
Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler, zengin çevre koşullarının hayvanların gelişiminde olumlu sonuçlar doğurduğunu göstermiştir. Aynı durum insanlar için de geçerlidir. Çevresel uyaranların fazlalığı insan beyninin gelişimini olumlu etkileyen bir faktördür. Zengin çevresel koşullar daha iyi öğrenebilmenin temelini oluşturur (Doıdge, 2009: s.268).
Tüm bu bilgilerden yola çıkarak söyleyebiliriz ki doğada daha çok vakit geçiren, zengin doğal ve çevresel uyaranları inceleyen her yaştan insanın beyin sağlığı ve öğrenme kapasitesi olumlu yönde etkilenecektir. Çocukların kitap okuma, doğada vakit geçirme, gözlem yapma gibi aktiviteleri desteklendikçe, öğrenme becerileri de artacaktır.
Göksel Aksel