Göksel’den Hashtag #Narin ve #Mutluluk
Son zamanlarda ülkemizde yaşanan en büyük acı Narin’in kaybı ve ardından oraya çıkan korkunç gerçeklerdi. Hiç yorum yapmamayı seçtim bir süre. Ne yazık ki acı sonla biten gerçek bir “Meryem” hikayesiydi bu! Yıllarca çocuk ve kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği savunucusu olarak çalışmış birisi olarak, sizler için yazdım… Narin’in anısına…
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinin Tavşantepe Mahallesi’nde 21 Ağustos’ta kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran için arama çalışması başlatılmıştı. 19 gün sonra cansız bedeni Eğertutmaz Deresi’nin kenarında bulunan Narin Güran’ın Adli Tıp Kurumu’ndaki otopsisi dün akşam saatlerinde sona erdi ve internet haberlerine göre cenazesi bu sabah kaldırıldı. Soruşturma kapsamında Narin’in babası, ağabeyleri ve amcaları gibi yakın akrabaları da olmak üzere toplam 24 kişi göz altına alınmıştı. Tek yürek olup Narin’in başına gelen feci olayları protesto eden vatandaşlarımız sosyal medyada gündem yarattılar. Herkesin aklından geçen korkunç soruların başında şu soru geliyordu, bu yavrumuzun cansız bedeni o deredeydi ise nasıl oldu da bugüne dek bulunamamıştı?
Bazı soruların cevabı ne yazık ki belli. Yaklaşık 30 yıldır mahvolan eğitim sistemi, dağılan ahlak, laiklikten uzaklaştıkça insanların kendilerine biçtikleri vahşi bir “özgürlük” anlayışı, paranın gücünün ahlak ve etiğin gücünden üstünleşmesi gibi sayısız nedeni var Narin’in başına gelenlerin…
En üzücü olan ne biliyor musunuz, bu suçu, bu iğrenç cinayeti işleyenler, tıpkı 2012 senesinde Mısır parlamentosuna “Veda Seksi” başlığında “Ölen eşle 6 saat içinde ilişkiye girilebilir” fetvasını yasa tasarısı olarak sunan kişiler gibi kendilerini bir şekilde haklı görüyor olmaları. Daha da acısı, Narin’in yaşadığı köyün halkı da bu suçun faillerini bir şekilde haklı görüyor ya da bir şekilde korkuyorlar ki ifade veremiyorlar! Her şekilde tümden bir facia bu…
2007 yılında beyaz perde ile buluşan ve oldukça ses getiren bir film vardır; Mutlukuk. Zülfü Livaneli’nin aynı adlı romanından uyarlamadır. Filmin senaryosu Abdullah Oğuz’a ve Kubilay Tunçer’e aittir. Yönetmen koltuğunda Abdullah Oğuz, başrollerde ise Özgü Namal, Talat Bulut ve Murat Han yer alır… Meryem rolü ile seyirciyi gözyaşlarına boğan, oyunculuğuna hayran bırakan Özgü Namal’ı, “ben hiç günah yapmadım!” repliği ile hatırlarım hep. Narin yavrumuzun başına gelen olay bana ilk andan itibaren Mutluluk filmini hatırlatıyor ve bu satırları yazarken bile ağlatıyor… Narin bebek o olayları yaşarken kim bilir nasıl korktu, nasıl yardım istedi, nasıl üzüldü. Allah’ım ne büyük, ne tarifsiz bir acı!
Olan oldu artık, Narin yavrumuz geri gelmeyecek. Bundan sonra dünya yıkılsa ne gam! Narin’in çığlıklarını kim işitti ki! Yer yarılsa, cehennem olsa toprak ne gam! Narin’in gözyaşlarını kim silebildi ki! Gök kubbe inse yere, Güneş sönse ne gam! Narin’in tabutuna “gelinlik” giydirildi!
Yetişkin insanlar her şartta çocukları korumalı ve kollamalıdır. Görünen o ki bizim ülkemizde yetişkinlerde epeyce bir sorun var. Bundan sonra çocuklarımıza el sürülmesin diye aydınlık meşalesini yakmalıyız! Okuyan, aydın, tam anlamı ile laik, Atatürk ilke ve inkılaplarını anlamış ve yaşatan bir nesil yetiştirmeliyiz ki çocuklarımızın geleceğini kurtaralım…
Narin’in anısına…
Göksel Aksel