Blog,  Göksel'den Hashtag,  Haberler,  Yazılar

Göksel’den Hashtag: #SidikBağlama #Ağızdanİşeme

Evet başlığı yanlış okumadınız, konumuz sidik bağlama ve ağızdan işeme! Müge Anlı bir üfürükçünün daha ipliğini pazara çıkardı. Eltisinin sidiğini bağladığını ve eltiyi ağızdan işeteceğini iddia eden üfürükçü aynı zamanda mehdi geldiğini ve Bursa’da olduğunu, hilafetin yeniden geleceğini iddia etti. Askerlerim dediği müritlerine de emirler yağdırdığı ses kayıtları canlı yayında herkesi şoke etti!

Müge Anlı’nın başarılı bir gazeteci olduğunu ve toplum tarafından çokça sevilip sayıldığını, çokça güvenildiğini herkes bilir. Özellikle cinayet ve bugünkü gibi dolandırıcı üfürükçü olayları Müge Anlı’da konu alındığında vaktim el verdiğince takip etmeye çalışırım. Bu kez yaşanan olay cidden akıllara durgunluk verecek bir olaydı. Sizler de 21-22 Ocak’taki yayınlara bakar öğrenirsiniz ama kısa bir özet geçeyim.

Bursa’dan Almanya’ya Büyü!

“Sidikus Bağladımona!”

Almanya’da yaşayan Türk bir ailenin gelinleri eltiler savaşına girmiş. Ama ne savaş. Sanki dersin Hogwarts’ta büyüler savaşı! Bir elti diğerinin canını sıkmış, öbürü de Türkiye’de, Bursa’da yaşayan bir üfürükçü bulmuş ve büyü yaptırmış. Harry Potter’da olsa büyünün adı Sidikus Bağladımona olurdu belki de! Çünkü büyü tamamen idrar yollarını hedef alan bir tarif imiş. Üfürükçü ses kaydında diyor ki, “eltinin sidikliğini bağladım, artık ağzından işeyecek.” Yine aynı ses kaydında kendisi için mide doktoruna gittiğini de anlatıyor. E madem sen boşaltım sistemini yeniden tesis edecek kadar kudretlisin, kendi mideni de iyileştirsene be adem! Tabi bu noktada üfürükçüye değil de üfürükçüye inanan, bu kadına dünyanın parasını yediren, bu kadının sözlerine itibar edip yuvalarını dağıtan insanlara şaşmak gerek.

Sonuç olarak, Müge Anlı sayesinde bu üfürükçü gözaltına alındı. Umarım hak ettiği cezayı misli ile alır. Olayın traji-komik detaylarını internetten bulabilirsiniz. Ben de Instagram’da bir reels ile anlatmaya çalıştım, Instagram hesabımdan izleyebilirsiniz.

Cumhuriyet Tarihimizden Önemli Notlar!

Gelgelelim kısa bir tarih yolculuğuna;

  • 3 Mart 1924’te TBMM’de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı.
  • 2 Eylül 1925 tarihli kararname ile tekke ve zaviyelerin kapatılması kararı alındı.
  • Devlet ve din işlerinin tam ayrımı, 5 Şubat 1937 tarihinde Türk Anayasasına dahil edilerek laiklik devrimi anayasal gelişimini kazandı.

Bu devrimlerin üzerinden neredeyse 100 yıl geçmiş. Yıl olmuş 2025! Bir ülkede inanç özgürlüğü adı altında insanları modern eğitimden uzaklaştırırsanız, laikliği itibarsızlaştırıp çoluk çocuğu tarikatlara emanet ederseniz sonra gelir bir üfürükçü der ki, “Ben senin eltinin sidiğini bağladım” ve gençler de buna inanır! Aynı üfürükçü der ki, “Almanya’da Nazi rejimi gelecek, hemen malınızı mülkünüzü satıp yanıma gelin”, o aile de aynen üfürükçünün dediğini yapar. Demek ki neymiş, laiklik çok önemliymiş değil mi? Demek ki neymiş, bir ülkenin eğitim sistemini korumak, örf ve ananeleri, kültürel değerleri korumak gerekiyormuş değil mi?

Kaldı ki eğitim müfredatı benim çocukluğumdaki müfredat olsa (90’lar), herkes Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde İslam’ı ve Türk ahlakını öğrenecek, üfürükçülere itibar etmeyecek. Benim dönemimde ilkokulda, ortaokulda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini dikkatle dinleyen bir çocuk üfürükçülüğün zaten gerçek olmadığını bilir. Para karşılığında dua satılmaması gerektiğini bilir. Büyü yapanın da yaptıranın da cehennemlik olduğunu bilir.

90’larda Din dersi haftada 1 saatti yanlış hatırlamıyorsam. O 1 saatte verilen müfredat ne kadar ahlaklı bir nesil yetiştirebilmişken, şimdi haftada onlarca saat din dersi, peygamberler tarihi vs gibi dersler varken neden çocuklar bir şey öğrenemiyor? Ahh ahh…

Dua da Etmeyelim mi?

Öte yandan ben inançlı bir insanım, duanın gücüne de inanırım. Sevdiklerime dua eder, sevdiklerimden dua alırım. Ama para karşılığında dua olur mu? Benim inancıma göre olmaz. Alın işte, Diyanet İşleri Yüksek Kurulu’nun açıklaması; “Ayrıca dua etmek bir ibadettir ve ibadet, dünyevi bir menfaat için değil, sadece Allah rızası için yapılır. Bu sebeple para karşılığında dua yapılması ve yaptırılması dinen caiz değildir.”

Hadi bana inanmadınız, hadi diyelim Diyanet İşleri Yüksek Kurulu’na da inanmadınız. Alın size ayet; Bakara 174: “Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyen ve onu az bir ücret karşılığı satanlar, karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar”. İşte buyrun ayet. Allah’ın sözü.

Özetle; din ve inanç özgürlüğü ancak tam laik bir ortamda zararsızken, din ve inanç özgürlüğü adı altında çeşitli yapılanmalara, cemaatlere vs göz yumulursa önü alınamaz tehlikeler doğar. Örneğini bu hafta Müge Anlı’da gördük.

Değerli dostlar, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonunu lütfen biraz okuyun, anlayın, araştırın. İlke ve inkılaplarını okuyun, kavrayın, özümseyin. Okuyun, araştırın ve düşünün…

Sevgiler.

Göksel Aksel

Bir cevap yazın