Blog,  Kültür-Sanat,  Yazılar

Stereotiplerin Ötesinde Bir “Palto”

“Palto” Sighnaghi’de Yepyeni Bir Yüzle Sahneye Taşındı
Tiyatro Libra, Gogol’un Klasik Metnini Stereotiplerin Ötesine Taşıdı
Yazar: Anastasia Chernetsova | Çeviri ve Uyarlama: Kadri Özcan | Yönetmen: Mine Acar

2 Haziran akşamı Gürcistan’ın büyüleyici kasabası Sighnaghi’de hava bir anda değişti. Belki de bu değişim, Tiyatro Libra’nın sahneye koyduğu “Palto” yorumunun bir habercisiydi. Mine Acar’ın yönetiminde sahnelenen bu yeni uyarlama, Nikolay Gogol’un klasik öyküsüne alışılmışın dışında, etkileyici bir soluk kazandırdı. Uyarlama metnin ardındaki isim ise Kadri Özcan’dı.

Gürcü tiyatrosunun geçmişinde Gogol’un “Palto”su daha önce de iki önemli yapımda yer bulmuştu: Griboedov Tiyatrosu’nda Avtandil Varsimaşvili ve Marjanishvili Tiyatrosu’nda Koko Roinişvili rejileriyle. Bu yapımlar, Akaki Akakieviç’in içsel kırılganlığını duyarlılıkla ele almıştı. Ancak Tiyatro Libra’nın sahnelemesi, bu çizginin dışına çıkarak daha soyut ve deneysel bir yön izledi.

Sahne tasarımında Duygu Gökalp’in imzası vardı. Bir merdiven, parçalanmış bir kumaş ve metal bir kutudan oluşan sade dekor; izleyiciyi belirli bir mekâna değil, Akaki Akakieviç’in zihinsel evrenine yönlendiriyordu. Anlatı, karakterin fiziksel olarak nerede olduğunu belirsizleştirerek, bir evin, bir hücrenin ya da belki sadece zihinsel bir boşluğun içinde olabileceği hissini doğuruyordu.

Sahnede yalnızca Kadri Özcan vardı, ama tek bir karakterle sınırlı kalmadı. Neredeyse tüm figürleri bedeninde birleştirerek sahneye taşıdı. Karakter geçişlerindeki incelik ve oyunculuk derinliği dikkat çekiciydi. Ayrıca bazı repliklerin Gürcüce dile getirilmesi, izleyiciyle doğrudan bir empati bağı kurulmasını sağladı.

Özcan’ın Akaki Akakieviç yorumu klasik yorumlardan ayrılıyordu. Geleneksel trajik çizgi yerine, grotesk unsurların öne çıktığı bir oyunculuk tercih edilmişti. Bu yaklaşım karakterin derinliğini zayıflatmak yerine, onun varoluşsal sancılarına yeni boyutlar kattı. Rejideki bu özgürlük, hikâyenin merkezinde yer alan figürün Akaki Akakieviç’in ruhu olmasıyla da biçimsel olarak temelleniyordu.

Yenilikçi anlatım dili ve biçimsel farklılıklarına rağmen, eserin özünde yer alan “küçük insan” teması korunmuştu. Üstelik günümüz dünyasına, özellikle de hiyerarşik sistemlerin hâkim olduğu modern toplumlara dokunan bir biçimde güncellenmişti. Akaki Akakieviç’in sahnede seslendirdiği şu sözler, izleyicinin zihninde yankılandı:

“Bürokrasiyi baş tacı yaptığınız sürece kendinizi tanrı, başkalarını ise böcek gibi görürsünüz. Ama paltonuz kaybolduğunda, gözlerinizin içine kim bakacak?”

Gogol’un kaleme aldığı dönemde olduğu gibi, günümüzde de sınıf ayrımları ve sistemsel çarpıklıklar hayatın merkezinde. Bu sahneleme, “Palto”yu yalnızca geçmişin değil, bugünün de aynası hâline getiriyor. Akaki Akakieviç’in hikâyesi, yalnızlık, görünmezlik ve adaletsizlik gibi evrensel meseleleri tekrar görünür kılıyor.

Tiyatro Libra’nın bu güçlü yorumu, “Palto”yu yalnızca sahnede değil, seyircinin zihninde de yeniden inşa etti.

Bir cevap yazın