Haberler

Hayır Demeyi Öğrenmek

Bitmek Bilmeyen “Hayır De” Çığırtkanlığına Karşılık: Sınırlar mı, İlişkililik mi?

Hayır Demeyi Öğrenmek: Sınırlar ve Özgürlük Arasında Bir Yolculuk

“Kendi sınırlarını çizemeyen biri olgunlaşamaz” der modern psikoloji.
Öte yandan bilmeliyiz ki, başkasının acısına eğilmekten utanmayan insanlar sayesinde bu dünya hâlâ dönüyor.

🧠 Sınırlar Nerede Başlar, Nerede Biter?

Günümüz kişisel gelişim literatüründe sınır çizmenin önemi sıklıkla vurgulanıyor. Sürekli dayatılan bir bencillik olduğunu gözlemliyorum. Sınır çizmek, evet, bu haklı bir vurgu. Fakat sınır çizmekle bencilliğin toksik düzeyde dayatılması arasındaki çizginin farkında olmak gerekiyor fikrimce.

📌 Psikolog Nedra Glover Tawwab, “Set Boundaries, Find Peace” kitabında sınır çizmenin kişinin psikolojik bütünlüğünü koruması için zorunlu olduğunu belirtir. Özellikle sürekli başkalarının ihtiyaçlarına göre yaşayan bireylerde tükenmişlik, öfke birikimi ve değersizlik hissi gözlemlenir. Bu tanımdaki püf noktası “sürekli” ifadesi. Şayet kendimizi göz ardı ederek başkalarının ihtiyaçlarını karşılamaya, onları tatmin etmeye yönelik bir yaşam tarzı benimsenmişse, sorun vardır demektir. Başkalarının ihtiyaçlarını önemsemek, yardım etmek, el uzatmak, empati kurmak güzeldir. Sürekliliği ve insanın kendi ihtiyaçlarını gözetmesi doğrultusunda değerlendirilmelidir.

📌 Aynı şekilde, Dr. Henry Cloud ve Dr. John Townsend’in klasikleşmiş eseri “Boundaries”de, hayır diyememenin hem kişisel özgürlüğü hem de ilişki kalitesini sabote ettiği ifade edilir.

Ancak buradaki kritik nokta bence şudur:
Sınır, duvar değildir.
Sınır; içinde hem ben’i hem de biz’i taşıyan sağlıklı bir akış alanıdır.

💬 Hayır Demek Mi? Yoksa Bazen Kalmak Mı?

Popüler kişisel gelişim dili, çoğu zaman şu şekilde konuşur:
“Hayır de. Vazgeç. Kendini koru. Enerji vampirlerinden uzak dur.”

Oysa insan sadece kendi alanında yaşayan bir varlık değildir. İnsan, ilişkisel bir varlıktır. Daha önceki yazılarımda çokça vurguladığım üzere, insan kooperatif bir canlıdır. İnsan dediğimiz şey, toplumla, aileyle, dostlukla, bağlılıkla, empatiyle şekillenir.

📌 Brene Brown, empati kavramını açıklarken şöyle der:

“Empati, sadece karşındakini anlamak değil, onunla birlikte orada kalmayı da seçmektir.”

Bu bağlamda, bazen birinin ihtiyacına karşılık vermek, kendi enerjinden biraz vermek, bir yolculuğa eşlik etmek bir “sınır ihlali” değil, bir insanlık eylemidir.

Birinin yanında durmayı seçmek, seni zayıf değil güçlü yapar.

Bunu yaparken zorunlulukla değil, bilinçle yapıyorsan ve kendi ihtiyaçlarını da gözardı etmiyorsan bence sorun yoktur. Sürekli hayır diyen soğuk bir Berlin Duvarı mı olmak istersin; esnek, sevgi dolu, empati kurabilen, dengede bir insan mı?

🔄 Peki Ne Zaman “Hayır” Demeli, Ne Zaman Kalmalı?

İşte burada NLP, mindfulness ve ilişkisel psikoloji birlikte devreye girer.

🔸 Kendine şu soruları sorabilirsin:

  • Bu evet, beni büyütüyor mu yoksa küçültüyor mu?

  • Bu evet, sevgiyle mi geliyor, suçlulukla mı?

  • Bu hayır, beni koruyor mu yoksa kaçmamı mı sağlıyor?

Çünkü bazen hayır demek kaçıştır, bazen de evet demek sevgidir.
Ve bu ikisi arasındaki farkı ancak farkındalık ile ayırt edebiliriz.

🌿 Olgun Sınırlar: Ne Duvar, Ne Kapı — Bir Bahçe Kapısı Gibi

Sınır koymak marifettir, tamam, kabul. Ama daha büyük marifet, o sınırların ardında hâlâ insan kalabilmektir. Kimi zaman kendimizden vermek, zamanımızı paylaşmak, başkasının yükünü bir süre taşımak… Tüm bunlar sınır ihlali değil, ortak insanlık deneyiminin doğal döngüsüdür.

Sınırlar bizi korur.
Ama insanlık bağları bizi yaşatır.

Hayır demeyi öğrenmek önemlidir; vicdanla “evet” diyebilmeyi unutmadan. Zihinsel, duygusal ve sosyal sınırlarımız; bir çit değil, bir denge noktasıdır. Ne kendinden tümüyle vazgeç, ne de herkesi dışarıda bırak.
Çünkü insan insana lazımdır. Çünkü bazen “kalmak”, en olgun karardır.

NOT: Kendinizi, kendi ihtiyaçlarınızı daha iyi anlayabilmek için birlikte NLP çalışabiliriz.

Sevgiyle…

Bir cevap yazın