Blog,  Göksel'den Hashtag,  İş Dünyası,  Yazılar

Göksel’den Hashtag #KediKatili  #AnketSonuçları #İşDünyası 

Dikkat! Bu yazı felsefi bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Farkındalığınıza, bilgi birikiminize ve zihninizin gelişmişliğine güvenmiyorsanız lütfen okumayınız.

İbrahim Keloğlan isimli bir caninin kedi Eros’u katletmesinin ve görülen dava sonucunda iyi halden serbest bırakılmasının ardından kamuoyu ikiye bölündü. Kedi katili caninin ailesi başta olmak üzere bazı insanlar İbrahim Keloğlan’ın serbest kalmasına sevinip, işlediği suçun pek de önemli olmadığını savunuyorlar. Diğer bir kesim ise (ki bu kesim çok daha kalabalık görünüyor) Keloğlan’ın işlediği suç karşısında ağır bir cezaya çarptırılması gerektiğini savunuyor. 

Bir kez kötülük yapan, çevresinden tepki görmezse yine yapabilir…

Bense olaya bambaşka bir açıdan da bakılması gerektiğini düşünüyorum; sosyal çevre açısından. Kediyi katleden İbrahim Keloğlan’ın bir sosyal çevresi, arkadaş grubu yok muydu? Muhtemelen vardı. Peki bu şahsın hayvanlara, canlılara zarar verebilen bir insan olduğunu hiç mi fark etmemişlerdi? Muhtemelen fark etmişlerdi. Bu düşünce ile Instagram sayfamda iki sorudan oluşan bir anket oluşturdum. İşte sorular ve verilen yanıtlar;

“Bana Dokunmayan Yılan Bin Yaşasın” mı peki?

Hayatınızda bir canlıya kötülük ettiğini, zarar verdiğini bildiğiniz bir insan ile arkadaşlık eden başka bir insanı; yani o kötülüğe dahil olmamış olsa da kötülüğü yapan ile arkadaşlık eden birini siz arkadaşınız olarak kabul eder miydiniz? Ben etmem. Çünkü çok güzel bir ata sözümüz vardır; “bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”. 

Kötülük bulaşıcıdır değerli okurlar. Bir insana, herhangi bir canlıya zarar veren, daha basit gibi görünse de kalp kıran birine “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek sosyal destek verirseniz, o kişi kötülük yapmaya devam eder. O kişinin yakın çevresi de aynı rahatlığı kendilerinde bulur. Kötü bir insan sosyal tecrite uğrar ise o kötülüğe karşı verilecek en büyük cezayı almış olur. Yine Keloğlan örneğinden devam edelim. İddiaya göre kedi katili Keloğlan’ın eşi, eşinin ceza almamasına çok sevinmiş, yapılanı da suç olarak görmüyormuş. Toplumda kötü insanların dostu olmaz algısı olsaydı, İbrahim Keloğlan’ın eşi de kendisini desteklemeye çekinecekti, dışlanma, kınanma endişesi nedeni ile eşinin suçunu savunamayacaktı. İşte buna etik diyoruz… 

İş Dünyasından Bir Örnek!

Keloğlan örneğinden çıkıp iş dünyasından bir örnekle devam edelim. Bir iş yeri kurgulayalım. Bu iş yerinde Ayşe, Fatma, Hayriye ve Pakize birlikte çalışıyorlar. Ayşe ve Fatma aynı departmandalar ama Ayşe o kadar kötü niyetli ki, tüm işleri Fatma’ya yıkıyor, Fatma’ya saygısızlık ediyor, dedikodu yapıyor. Ama bunları yaparken de Hayriye ve Pakize’yle iyi geçiniyor, çünkü onlar farklı departmandalar. Fatma tükenmişlik sendromuyla karşı karşıya iken, Ayşe’yi IK’ya şikayet etmişken Ayşe işten ayrılıp başka bir işe başlıyor. Her açıdan Fatma’nın haklı olduğunu herkes kabul ediyor. Hayriye ve Pakize ise Ayşe ile arkadaşlıklarına devam ediyorlar, çünkü bana dokunmayan yılan bin yaşasın fikrini savunuyorlar. Sizce Fatma artık Hayriye ve Pakize’ye güvenebilir mi? Güvenmemelidir. Çünkü Ayşe’nin arkadaşları da kendi gibi olabilir, bu yüksek bir ihtimaldir. Hayriye ve Pakize, Ayşe’yi desteklemediklerini söyleseler de, onunla iletişimi kesmeyerek aslında ona güç vermektedirler. Oysa ki Ayşe, Fatma’ya yaşattıkları sonrasında tüm iş arkadaşlarından protesto görseydi belki de kötü olmaktan vazgeçecekti. Ama böyle olmadığı için şu anda Fatma hariç herkes tehlikede. Ayşe kötülüğü cezasız kaldığı için tekrar kötülük yapacak. Hayriye ve Pakize de kötülüğe meyilliler diye düşünebiliriz. Bu üç kişi bir noktada ya birbirlerine ya başkalarına kötülük yapmaya devam edeceklerdir ihtimali yüksek görünüyor. 

Toplum yaşamında insani değerleri savunmalı ve etiği korumalıyız. Ben kötülük yapan birini yaptığı kötülüğe rağmen hala arkadaş olarak hayatında tutan başka birine de güvenemem doğrusu. Mesafelerimizi iyi belirlemek, omurgamızı korumak önemlidir. Bizi biz yapan, durumlar karşısındaki tepkilerimiz, seçimlerimizdir. O yüzden “insan” olmayı ve etiğe sahip çıkmayı iyi öğrenmek gerekir kanısındayım… Tüm bu nedenlerden ötürü İbrahim Keloğlan ceza almalı; bunun yanında sosyal çevresi de kendisine ve ailesine mesafe koymalı diye düşünüyorum…

Sevgiler…

Göksel Aksel

Bir cevap yazın